Doğruldu hafifçe, bir iki tıkırtı daha, devamı, e hadi, bir o yana bir bu yana gezindi bakışları tahtaboşu görebilecek gibi, -topyekûn- kulak kesildi, evet, bekledi ardı gelir mi diye nefesini tutup, yukarı mı çıksam, belki kedidir telaş etme hemen, sükût uzadıkça vehmin gölgesi silindi, silindi ve -oh- yaslandı yeniden yastığa, güm, kapının iki kanadı iki yana çarparken, hınk, şak, küt! Mercan tespih yerdeydi artık!
Katil yaklaşıp, söğüt yaprağıyla zımbaladığı Mihayil`e eğildi:
-Kimseye rahat ölüm yazılmadı!
Yer Kızıl, 2. Abdülhamid döneminin renkli, kargaşalı, hengâmeli, entrikalı dünyasının kapısını bir yangınla aralıyor. Tulumbacılar sarıyor dört koldan şehri, yangın sönüyor fakat dumanların arasından faili meçhul cinayetler çıkıyor. Yıldız Sarayı’nın kartalları Çakaldağlı ve Yaman, sahneye adım atarken İstanbul, binbir muammaya bürüyor sokaklarını. Bir meddah yetişir belki imdada.