“İnsan çok sürmeden kendini yeni bir sınırda bulacak. Aşılacak yeni bir surun dibine kadar genişletecek uygarlığını.” “Çünkü cennet bahçemizin duvarları yıkıldı, yıkılmakta. Artık bize o sınırlar yetmiyor.” “Yıkımla beraber dışarıda kalan bütün yırtıcı hayvanlar, gecenin çocukları içeriye girdi. Artık yeni bir iletişim var.” “Onlardan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki!” “Bu bilgi transferi bizi allak bullak ediyor. Bu çok doğru! Ama felaket ve krizler olmadan gelişmeler de olmuyor.” “Bize bilmediğimiz, bilmek istemediğimiz, göz ardı ettiğimiz şeyleri fısıldıyorlar. Yaptıkları müziği can kulağıyla dinleyin.” “Bize bizi anlatıyorlar.” “Vakit, öğrendiklerimizle yeni hudutlara koşma vaktidir. Gecenin en karanlığını görmeden, gün ışımaz. Gördük, görüyoruz, göreceğiz!” “Ve sonra yeni hudutlara öncülerimizi gönderip, yeni surlar inşa edeceğiz.” “Geçmiş hayatımız bir rüyaydı ve bu rüya, kâbusa dönüşerek bitiyor. Her şey içine çöküyor.” “Ve biz de bir süpernova gibi patlayıp renklerimizi evrene saçacağız. Yarın, her birimiz yeni insanlara dönüşmüş olarak uyanacağız.” “Çünkü her birimizin hayatta kalmak için kurduğu savunma mekanizmaları, duvarları, hendekleri yerle bir oluyor.” “Kabuklarımızdan sıyrılma vakti. Üstünü örttüğümüz bütün travmalar zincirlerini kırdı. Korkmayın. Bu, terapimizin bir parçası.” “Bu, yemiş veren bir felaket!” (Arka kapak)