Uygarlık tarihi içerisinde insanlık tarihi kadar eski bir olgu ve kültür olan “yemek”, içinde yaşanılan topluma ayna tutan kültürel miraslardan biridir. Beslenme tarihi incelendiğinde içinde bulunulan tarihi döneme ve coğrafyaya göre şekillendiği açıkça görülen yemek kültürü, günümüzde bir taraftan küreselleşmenin getirdiği tektipleşmeye maruz kalırken bir taraftan da bu tektipleşmenin kaygılarından beslenen bir farkındalıkla geleneksel lezzetlerin yakalanmak istendiği, doğal ve sağlıklı beslenmenin öneminin kavrandığı melez bir zaman dilimi yaratmıştır. Hayatın her alanının hızla aktığı günümüzde, maalesef, mutfakta harcanan zaman artık tasarruf edilmesi gereken alanlardan biri hâline gelmiş, pratik şekilde hazırlanan ve tüketilen yemekler tercih sebebi olmuştur. Bir taraftan da hızlı beslenme, hazır gıdaları tüketme ve dışarda yemek yeme gibi alışkanlıkların getirdiği sağlık sorunları “tencere yemeklerinin”, organik ve ekolojik ürünlerin kıymetini artırmıştır. Dolayısıyla tüketicinin bu zafiyetlerinin, kaygılarının, isteklerinin ve ihtiyaçlarının farkında olan üreticiler ve reklamcılar da bu beklentiyi karşılayacak içerikler sunmaya başlamışlardır. Bir taraftan toplumun beklentilerini yansılayan, bir taraftan da toplumu ikna etmek için geleneklerden ve kültürel kodlardan beslenen reklamlar, kültürel miras unsurlarının mevcut konumunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu önem, reklamların hem toplumu dönüştürme gücüne sahip olması hem de etkili olabilmek için toplumun kültürel mirasından yaralanma zorunluluğu nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Çünkü “geleneksel” imgesiyle yaratılan “pratik” bir şekilde hazırlanan “doğal ve sağlıklı” iddiasıyla hazır kuru gıda olarak paketlenerek satışı yapılan hazır çorbaların tüketilmesi için alıcıyı iv ikna etme sürecinde yine geleneksel kodlardan yararlanması gerekmektedir. Türk kültürünün geleneksel yapısında ona öz ve biçim kazandıran unsurlarından beslenilerek oluşturulan reklam içeriklerinin analizi bu bağlamda önemlidir. Dolayısıyla bu çalışmada birer kültürel miras unsuru olan çorbaların poşetlenerek pazara girmesi ve pazardaki satış başarısı için toplumun değer verdiği kıymetler üzerinden kurgulanan ve “kültür endüstrisinin iksiri olan” reklamların kullandığı imgelerin neler olduğu ve kuşaklar arası aktarım sürecine bu durumun etkileri sorunsallaştırılmıştır.