İsmail Hakkı Bursevî (1653-1725) Aziz Mahmud Hüdâyî zamanında teşekkül eden Halvetî-Celvetiyye yolunun müntesibi olarak gerek yaşadığı dönemde gerekse kendinden sonra olsun derin izler bırakmış; dinî ve tasavvufî yüzden fazla eser telif etmiştir. Tefsir, tasavvuf, hadis, fıkıh, kelâm gibi pek çok alanda eser veren Bursevî, şiir sahasında ise yine kendi bildirdiğine göre on binden fazla manzumenin sahibidir.
Halvetîlik’in önemli erkânlarından olan ve başka tarikatlarca da benimsenen esmâ-i seb’a zikri, bu tarikatın bir kolu olan Celvetiyye’nin de önemli erkânlarındandır. Bu usûle göre nefsin yedi mertebesi ve sıfatı (emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, râzıye, marziyye, zekiyye/kâmile) olduğu kabul edilir ve bu mertebelere (akabe) “atvâr-ı seb‘a” adı verilir. Esma tariki denilen tarikatlarda nefis terbiyesi (seyrusülûk) bu yedi mertebenin her birinde Allah’ın yedi isminden ̶ Lâ ilâhe illallâh, Allâh, Hû, Hak, Hay, Kayyûm, Kahhâr ̶ birinin zikredilerek aşılması suretiyle gerçekleştirilir. İsmail Hakkı Bursevî, esmâ-i seb’a bahsini müstakil bir eser olarak Risâle-i Esmâ-i Seb’a adlı bu eserinde işlemiştir.
Bursevî’ye göre esma zikri, insana tekamül yollarını açacak, adeta hayati şartlardan biridir. Eserinde: "Kul mahcub ve gâfil olduğundan her sabah ve akşam tevhîd ile imânını yenilemesi gerekir. Bu hal yaz günleri bir fidana, kuvvet bulup büyümesi için sabah ve akşam su vermek gibidir." diyerek bu durumu temsili olarak ve tafsilatıyla anlatmaktadır.