* Kolay yazabiliyorlar mı, sessizlik mi arıyorlar yoksa yalnızlık mı? Belki de kimsesizlik... Tutkulu okurun yazara sorularıdır bunlar. Bir de "Nerede yazdıkları?" sorusu var, "Nereyi?" sorusuyla beraber. Elbette bir şehirdir bu, edebiyatçıların da "başka bir şey ummadan arkasından gelecek" olan.
Esme Aras da "merak"ına yenilerek Ankara’da yazmış ya da Ankara’yı yaşayarak yazmış, ömrünü bu kente vermiş, hayatının bir dönemini burada geçirmiş yazarlar ile edebiyat ve kent kültürü üzerine röportajlarını bu kitapta bir araya getiriyor.
Bu söyleşiler aynı zamanda bir tanıklık, sözlü tarih çalışması. Kentin kendisi bir hafıza mekânı; pek çok semti, kahvesi, lokantası, sineması, dükkânı ayrı ayrı birer anı durağı, geçmişin sığınağı. Mekânlar belleğimizi kışkırtır, anılar saklandıkları yerlerden fırlayıverir; bu söyleşilerde edebiyatçılar mekânları anımsatıyor, kaydediyor ve yaşamın yara izlerini işaret ediyor.
Bu röportajlar bir dönemi, dönemin gündelik yaşantısını, kültürel dönüşümünü, toplumsal çalkantısını da belgeliyor tabii edebiyatı odağına alarak.
Edebiyatçılar bu kez kendilerini anlatıyor. "Röportaj bal gibi edebiyattır."