Bu yol mevsimlere göre bize yaklaşırdı.
Bazen sarı, bazen beyaz, bazen yeşile boyanır, her renginde ayrı bir sevinç,
ayrı bir ağırlık olurdu.
Sonbaharda kuru yaprakların üstüne basarak yürür,
bazen yağmur,
bazen rüzgarla hazanı sırtımıza alıp taşırdık.
Sırtımızda, ceketimize yapışmış bir karış yağmur suyu,
ayaklarımızda ağırlaşan çamurla
ve her geçen gün biraz daha soğuyan,
beyaz mevsime yaklaşan bir ruh haliyle,
gittikçe büyüyüp, günler aylar geçtikçe, hazan mevsimi kaybolurdu.