Doğu Avrupa’da yükselen milliyetçilik ve bağımsızlık hareketleri neticesinde patlak veren Balkan Savaşı iki cephede olanca şiddetiyle devam ediyordu. Balkanların doğu cephesinde Yunan ve Bulgar ordularına karşı savaşan Osmanlı birlikleri, o gün çok kayıp vererek cephe gerisine çekilmek zorunda kalmıştı. Ölü ve yaralı sayısı hayli fazlaydı. Ağır yaralı askerler sıhhiye çadırlarına taşınırken, yarası ağır olmayanlar bulundukları yerde kendi imkânlarıyla yaralarını sarmaya çalışıyorlardı.
Hasan’ın omzuyla sağ baldırında kurşun sıyrıkları vardı, kanaması durmuştu ama yaraların mikrop kapmaması için mutlaka temizlenerek sarılması gerekiyordu. Sırt çantasını yana devirdi, içinden sargı bezi ve oksijenli su şişesini aldı, yaralarını temizleyip baldırındaki sıyrığı iyice sardıktan sonra omzunu da sarmayı denedi ama olmadı. Bir daha denedi ancak olması gereken sıkılığı bir türlü yapamıyordu. Mustafa o gün öyle yorulmuştu ki, cephe gerisine çekilir çekilmez sırt çantasından çıkardığı battaniyenin altına cenin gibi kıvrılıp hemen uyumuştu. Hasan, kıpırdamadan uyuyan arkadaşını önce uyandırmaya kıyamamıştı ama onun yardımı olmadan omzunu sarması mümkün değildi ve ertesi gün neler yaşayacaklarını hiç bilmiyordu.