Mutluluk, kar tanesi kadar küçük şeylerde gizliydi.
Başını çevirmeden, *Hayat, önce kaybolduğum bir deniz, sonra rengi yeşile çalan durgun bir nehirdi. Peki, şimdi ne? Şu anda yaşadıklarıma bir anlam bulamıyorum!* dedi. Ne demek istediğini çok iyi anlıyordum. Son günlerdeki yorgunluğu, dalgınlığı, endişeli tavırlarının sebebi yazmaya söz verdiği hikâyesinin sonuna doğru yaklaşıyor olmasıydı. Hayatının rengi, yeşile çalan durgun nehir diye tanımladığı en huzurlu ve mutlu olan kısmını yeniden yaşaması onu ne kadar mutlu ettiyse, son noktayı koyabilmek de o kadar mutsuz ediyor ve şu anda bulunduğu durumu sorgulamasına neden oluyordu.
Bir yanda sadece imza ile bağlı olduğu, kendisini sevmeyen karısıyla mutsuz bir evliliğe hapsolan Jonathan, diğer yanda rüzgâra karşı duran, emeğin ve ekonomik değerlerin yok sayıldığı bir dünyada, yoksul ve mağdur insanların sorunlarını ortaya koyan düzene boyun eğmeyen, gözü kara Dilek.
Dünyayı daha yaşanılabilir kılmaya çalışan iki insanın, mücadelelerle dolu bir aşk hikâyesi.