Zeynep Zan, bir hukukçu. Ama bizi sarmalayan olaylar zincirine sadece hukukçu gözüyle bakmıyor. Çok hızlı gelişen ve günlük yaşamın hengamesi arasında aynı hızla kaybolan kimi trajik, kimi trajikomik olaylar dizisi onun dünyasında kalıcı izler bırakmış. "Söz uçar, yazı kalır" diyorlar. Zeynep Zan, günlük gazetelerde ya da televizyon haberlerinde kendisine küçücük yer bulup ardından unutulan insanımıza dair trajik ya da trajikomik olayları yazıya dökerek hem bizlerle paylaşıyor, hem de toplumsal belleğimizde kalıcı olmasını sağlıyor. Örneğin, yaşamını idame ettirebilme uğruna İstanbul’un kenar mahallerinde kurulu izbe "Kot Taşlama Atölyeleri"‘nde çalışmak zorunda kaldığı için Silikozis hastalığına yakalanıp yaşamını yitiren işçilerle ilgili gerçekleri biz sadece ‘haber’ olarak okuyp geçeriz. Oysa bu olayın ardında tam bir insanlık dramı yatmaktadır. Zeynep Zan, bütün o insani duyarlılığıyla, bizi kuşatan ve ne yazık ki çabucak unutmayı yeğlediğimiz bu dramları yeniden ‘fark etmemiz’i istiyor. Onun makalelerinde, borcunu ödeyebilmek için organlarını satmak zorunda kalan insanlarımızın ‘kişisel’ dramlarına, ‘Kürt Sorunu’ gibi toplumsal sorunlarımıza rastlamak mümkün. Dolayısıyla ‘Yaşamdan İzler’ kitabında topşanmış olan bu makalelerin bizi kendi gerçeklerimizle yüzleşmeye, kişisel ya da toplumsal yaşamımıza daha bir ‘insani hal’ katmaya ve onu iyileştirmeye çağırdığını söyleyebiliriz. Bu yüzdendir ki, makalelerin çağrısına herkesin kulak vermesi gerekir.