Kün Emri’yle yaradılışın ilk günlerinden ayrımsızdı bu yaşama.
Dört kıtada dev yumurtalar çatlayalı, memeli yaratıklar doğurmaya başlayalı beri bir boğuşma. Yutulan yutulana. Bir oluş halindeydi çevresi. O bu oluşun ortasında yutulmaya hazır. Kimse ayağının burnuyla dokunmak istemiyor ötekine.
Vüs’at O. Bener’in kendine özgü karamsar ve bir o kadar da ironik
diliyle ölüm-yaşam-yabancılaşma üçgeninde kurduğu öyküler Yaşamasız’da bir araya geliyor. Dilinin tazeliğini, kaleme alındığı 1957’den beri koruyan, sesini zamanının ötesine duyuran, her okunuşta yeni keşifler sunan Yaşamasız, Bener yazınının alametifarikalarından.
“Eskiden de beğenirdim Bener’i, Yaşamasız’ı bitirdikten sonra da
beğeniyorum. Hikâye yazarlarımızın en iyilerinden belliyorum onu.
Çalışmasının titizliğini görmek kolay; bir hikâyeyi bitirdikten sonra
yeniden başlayın okumağa, her şeyin birbirine nasıl bağlandığını görürsünüz.
Anlaşılmamış birtakım noktalar gerçekten aydınlanır, cümleler
canlanır. Neye oraya oturtulduğu anlaşılamayan sözler bütün
içindeki vazgeçilmez yerini alır. Bu döngülülük, bu yerini bulmuşluk,
gelişigüzel çalışmaların ortaya koyabileceği bir şey değil.”
–Bilge Karasu