*Korkmaya gerek yok. Biçimsiz, arkadaşım. Adını ben koydum. Öyle belli bir şekli şemaili yok çünkü. Bir zamanlar onun; evimize türlü biçimlere bürünerek misafir olan, sonra geçip giden bir kimse olduğuna inanırdım. Bunu bizimkilere anlattığımda domatesli bulgur pilavı yiyorduk. Babam soğana öyle bir vurdu ki soğanın cücüğü sofranın dışına uçtu. Biçimsiz’le ilgili hiçbir şey sormadı bana. Yalnız sobanın yanına bağdaş kurup uykuya dalmamı bekler oldu. Annem, o günden sonra evin içinde, *Her şey Allah’tandır,* diyerek dolaşmaya başladı. O zaman Biçimsiz’in, Allah’ın bizlere yolladığı bir muâvin olduğuna kanaat getirdim.*
Yapı ve Yasa kavramlarını, bu kitaptaki hikâyelerin birer yansıması olarak görebiliriz. Yapı ve Yasa, kendi içinde kendi aynasını taşıyan bir kitap. Simetrik yapıya sahip anlatılarla örülü hikâyeler birbirlerini tamamlayıcı özellikleriyle dikkat çekiyorlar. Duran Emre Kanacı bu ilk eseriyle geleneksel anlatıyı ve modern ikilemleri bir araya getirerek, okur ile anlatıları arasına bir ayna yerleştiriyor. Bu ayna, sembollerle ve mistik göndermelerle örülü öykülerin renkleriyle boyalı. Ayna bir yasa. Yapı ise bu kitabın okurları olacak.