"Kırım’ın hiçbir yerinde görmediğim hüznü ve bırakılmışlığı ben o gün Bahçesaray’da gördüm. Bahçesaray, Bahçesaray olduğu içindi belki, bu hüzün ve bırakılmışlık daha bir belirgin çarpıyordu göze. Sarayın çifte minareli Han Camii; geniş avlusunun orta yerindeki Kırım haritası şeklinde suyu çekilmiş mermer havuz; boş harem odalarının sedirlerinde kalakalmış işlemeli yastıklar, ve sarayın kuytuluğunda Gözyaşı Çeşmesi ölü ama bir türlü unutulmayan zamana yas tutuyorlardı adeta. Sessizlik öylesine derin, öylesine içe işleyiciydi ki, sonsuzluk destesinden düşüp avlunun kenarındaki yüksek duvarla çevrili bir avuç mezarlıkta yatan Geray’ların mezarlarında saklı kalmış dörtyüz yıllık donuk zamandan ürkmüşlercesine, kuşlar da uçmuyorlardı sarayın bahçesinde."