Kadir, yaşadığı her olayda hayatı yeniden sorguluyordu. Bir gün kulübün kapısında durup dururken vicdanı sızladı. Kaybedip gidenin içindeki acı yüzüne işlemişti. Onu tanıyordu. Çocukları vardı, biliyordu. İyi kazanan bir esnafın burada ne işi vardı?
Kadir adamın ardından bakarken, babasının mesleğini, evinde yediği tek bir lokma ekmeği bile düşündü. Farkında olmadan içindeki yargıç onu pis bir aşağılık duygusuna sokmuştu. Kadir o gün kulübün merdivenlerinde bir karar verdi. O, bu işi yapmayacaktı.
….
Ömür, Kadir`i bir süre daha merdivenlerde içindeki yargıçla yalnız bıraktı. Kendisini uzunca bir düşün denizine saldı. Yamyam’ın derisini yüzdüğü o küçücük mekânda ve sabahın beşinde… Kadir adamın arkasından bakarken, Ömür`ün elinde usunun bıçağı, adamın bıraktığı boşluğa kondu ve durdu. Kadir`e bakıp kendi kendine konuştu, "Her işin kendi içinde bir ahlakı vardır. Vakti gelince nasılsa öğrenirsin!*
*Yamyam* merdivenleri geriye doğru ağır ve yorgun adımlarla çıkarken, *Avcısı* da onu seyrediyordu.
***
Gerçek olaylardan esinlenerek kurgulanan hikâye, şehir kulübünde çalışan babasına hayran Kadir`in, büyüdükçe ekmek parası kazanmanın ahlakını sorguladığı iç dünyasını yansıtırken, öte yandan bir mesleğin inceliklerini ele alış şekliyle de bir döneme ışık tutuyor. Yıllar sonra yolları kesişen Ömür’ün gözünden ise bu tanıdık hikâye, güçlü ve güçsüzlerin dünyasını anlatan bir *av ve avcı* yolculuğuna dönüşüyor.