Bilmem eski bir derebeyinin torunu olduğum için mi? Bulgaristan`da gezerken hep kendimi öz babamın çiftliğinde sanırım. Yeşil sazlı arklar, sık gül bahçeleri, alçak tarla çitleri, geniş taraçalı abus evler, arpa ambarlarını andıran üslupsuz kiliseler, başları düşük zayıf semerli beygirler, mütefekkir eşekler, semiz beyaz kazlar, hatta çamurlu pis domuzlar bile ruhuma aşinadır.
Suyun başında çamaşırlarını döven kalın çıplak baldırlı kadınları, evinin önünde ezeli çoraplarını ören hiddetli kızları, batan güneş fundalıkları neftiye boyarken birbendire karşıma çıkarak "Dobra veyçer" diye beni selamlayan köylüleri sanki ezelden tanırım.