*Yağmur ayağa kalktı, küçük, yuvarlak, mermer masa ve iki sandalyenin ancak sığabildiği Fransız tarzı balkonun önüne geldi. Alnını cama dayadı, birkaç kez de vurdu. Oldukça üzgün bir ifadeyle, *Kör alanımda kalmıştın sanırım o an, fark etmedim seni; çarpıştık işte. Ama bitti,* dedi. Kaya gözlerini yumdu. İkisinin de gözünden yaşlar boşaldı; sessiz, pişman, suçlu. Hayatlarında ilk defa bu güçlü, alt edilmesi çok zor üçlü ile karşı karşıyaydı ikisi de. Gökyüzüne, yaklaşmakta olan kara buluta baktı. Kısık, çatallı sesi duyuldu evde, Paris’te, hatta tüm evrende: Yağmur yağacak gibi…*
İlk üç sayfasını senaryolaştırarak yönetmenliğini yaptığı kısa film ile Toronto’da resmi seçkiye kalan, iki önemli uluslararası festivalde *En İyi Kısa Dram Film* ödülünü alan Biriz Aydinç Öztüzemen’in, uzun süre üzerinde çalıştığı bu romanını okuduktan sonra, iyiye ve kötüye olan bakış açınızın nasıl da değiştiğini, hakikatin aslında derinlerde değil en görünen yerde olduğunu fark edecek; hayatınızı doyasıya yaşamanızın önündeki engelleri tek tek kaldırmaya başlayacaksınız.