Sekiz saatlik bir romandır Yabancı Bedenler. Bu sekiz saat boyunca roman kahramanı Gaspard, kendini anlatmak ister karşısındakine. Yerinden kalkmasına izin vermez, dinlemek zorunda bırakır, çünkü buna ihtiyacı vardır. Şafak sökmeden her şeyi anlatmalıdır.
En başından başlayarak çocukluğunu, gençliğini, aşklarını, Paris’e gelişini anlatır. Alman işgaline uğramış Fransa’da, Bordeaux’da geçmiştir bu yıllar. Anlattıklarına bakılırsa hırsızlık, kaçakçılık, muhbirlik yapmıştır ama hep iyi niyetlerle. Gaspard hep masumdur, suçlu başkaları.
Savaş bittikten sonra işgalden kurtulmuş ülkedeki yeni düzen, kendisini pek hoş karşılamaz. Hayatını yeniden kurması gerekir, Paris’e gider. Acaba istediği gibi olacak mı bu yeni hayat? Yeni bir aşk bulur Gaspard, kaptırır kendini bu aşka. Bitmesini istemeyeceği kadar güzeldir, mutludur nihayet, ama ya bir gün bitmesi gerekirse, ne yapacaktır Gaspard?
XX. yüzyıl Fransız romancılığının önemli fakat gölgede kalmış isimlerinden Jean Cayrol’un bu romanı, Fransa’nın Alman işgaline uğradığı ve sonrasındaki yıllarda geçer. Yazarın kendisi de toplama kampında üç yıl geçirdikten sonra sağ olarak kurtulabilmiştir. Fakat romancının buradaki odak noktası, savaşın kendisi değil, savaş sonrası Fransa’dır. Yazarın kendisi de bir ihbar sonucu tutuklanmıştır ve bu romanda kendini, esaretini, ölümden kurtuluşunu değil, tam da karşı tarafta duran, bir işbirlikçinin, bir suçlunun hikâyesini ya da hikâyelerini, gerekçelendirmelerini okuyabiliyoruz.
Albert Camus’nün 1942’de yayınlanan kült romanı Yabancı’ya da göz kırpan Yabancı Bedenler, böylesine ağır bir temayı, keyifle hatta yer yer gülümseterek okutmayı başarıyor.
Romanın ekinde, ünlü yönetmen Alain Resnais’nin Gece ve Sis belgeselinin, Cayrol tarafından kaleme alınmış metni de okura sunulmuştur. Kamp tecrübesine içerden verilen en sarsıcı seslerden biridir bu metin, aynı zamanda yazarın dediği gibi bir *alarm zilidir*.