Ölüm daima bir son, aşk her zaman iki kişi arasında değildir.
Thea’nın dünyaya henüz gözlerini açtığı zamanlarda kaybettiği ablası Elza, geçmişinde onu içine çeken bir karadelik gibidir. Üstelik iç içe geçen kaderleri, olağanüstü benzerlikleriyle Thea ile Elza bir elmanın iki yarısı adeta…
Ablası gibi piyanoya düşkün oluşu ve sonunda aynı üniversiteden, Princeton’dan burs alması Thea için sorularına bir yanıt bulma ümidi olur. Üniversitede tanıştığı Rhys ise kendine has gizemleriyle Thea’ya yepyeni bir bilmece sunar. Yunan mitolojisinin Bulgar efsaneleriyle iç içe geçtiği gizemli bir labirentte yolunu bulmaya çalışan Thea’nın öğrendikleri hayatını sonsuza dek değiştirecektir. Ölüm daima bir son olmadığı gibi, aşk da her zaman iki kişi arasında kalmayabilir..