Güçlü ve kararlı Prenses Emmaçin, daha önce hiçbir kadının başaramadığı bir şeyi başarmaya karar vermiştir: Büyükbabası, Büyük Kubilay Han’ın ordusunda bir savaşçı olmak. Moğol dünyasında saygı kazanmanın tek yolu savaş meydanında cesaret göstererek şan kazanmaktır. Emmaçin’in isteyeceği son şey ise inandığı her şeyin yabancı bir adam, Marco Polo tarafından Xanadu bahçelerinde sorgulanmasıdır. Marco Polo, “erkek sanatları” olan at sürmede, ok atmada ve güreşte hiçbir yeteneği olmayan gezgin bir tüccardır. Yine de Marco zekası ve hikaye anlatıcılığındaki yeteneğiyle Kubilay Han’ı etkilemeyi başarabilmiştir. Ama “barbar” Batı’dan gelmiş, savaştan anlamayan bir tüccarın Emmaçin’e verebileceği neyi olabilir?
13. Yüzyıl Çin’inde Emmaçin ve Marco Büyük Han’ın emriyle uzun süren bir göreve çıkarlar. “Ejderha” avlarken ve fil sırtındaki savaşçılarla cenk ederken Emmaçin bambaşka bir Marco bulur karşısında. Şimdi Emmaçin, Marco’ya olan ilgisi ile asker olarak orduda şan kazanma hayali arasında zorlu bir karar vermek zorundadır.