On seneyi aşkın bir zamandan beri Viyana gurbetinde yaşadım. Gerçi
zaman zaman Türkiye’de bulunan ailemi görmek için İstanbul’a
gidiyordum. Ama bu gidişlerin bir dönüşü olduğu için, gözüm arkada
kalmıyor değildi. Ailem, çocuklarım ve torunlarımın hasreti bana zor
gelse de, yüklendiğim misyon beni güçlendiriyor, âdetâ sabır
zerkediyordu beynime: Okumak için despot idareden kaçıp Viyana’ya
gelen bu çocukları nasıl bırakabilirdim ki? Zaten onlar, benim
Viyana’daki çocuklarım gibi olmuşlardı.