"Yapamazsın!" dediler, "Yasak!" Kimse nedenini ve niçinini söylemiyor, sadece yasak olduğunu dillendiriyorlardı o kadar. "Ya bizim koyduğumuz kurallara uyarsın ya da çeker gidersin." mealinde açıklamalar yapılmaya başlanmıştı durup dururken. Müfettişlerden biri bana öyle demişti "sorgu" ya da "ikna" odasında:
Hoca hanım, ya bu deveyi güdersiniz, ya da bu diyardan gidersiniz, başka seçim şansınız yok!
"Bu diyardan gitmek için" mi çabalamıştım ben şimdiye değin, o kadar?
Sadece bana çektirilen eziyetleri, psikolojik baskıları, takibatları, sürgün tehditlerini hatırladıkça "Neden?" diyorum; "Neden ve niçin?" Bize onca baskı için emir veren insanlar bir gün, evet sadece bir gün, eve gittiklerinde bunun muhasebesini yaparak uyumuşlar mıydı? Zira bir gece bile düşünseler bize reva gördükleri muameleleri, günlerce uyku gözlerine haram olurdu zannımca. Bu 28 Şubat ne menem bir şeydi ki insanlarımın göğüsler üzerindeki kalpleri de köreltmiş, kör etmişti?
Bu bir hayat hikayesi!.. Evet, bir "okuma sevdası" ve "28 Şubat" mağdurunun hikayesi, belki romanı...
Hangi isimle anılır bilemem ama bildiğim bir şey var ki o da yazılanların asla hayali olmadığı ve de eksiğinin olup kesinlikle fazlasının olmadığı. Nice olmamış şeyleri, olayları, romanları, hikayeleri okuduğumuz şu yalan dünyada, benim hikayem, inşallah bir kapı aralar bazı insanlara, yeni felsefeler ve bakış açıları kazandırır.
Biliyorum bu kitap acı bir tat bırakacak dudaklarınızda; tıpkı akide şekerinin ağızda bıraktığı tat gibi...