Bahçenin kapısından tam çıkacakken son kez dönüp onun kaldığı odanın geniş penceresine baktı.
Batmakta olan güneşin kızıllığı camlara yansımıştı. Kızıllığın içerisinde bir karaltı fark etti. Bu
karaltı ayakta durmuş bir insana ait. Sağ eline almış olduğu bir şeyi başına dayamış ve bahçeye,
Dilan’ın olduğu yere bakıyordu. Dilan aceleyle çantasının ağzını açtı ve kontrol etti. Silah içinde
yoktu. Çantasını kapattığı gibi patlama sesi duydu. Başını kaldırıp pencereye baktığında kızıllığın
içindeki o karaltı artık yoktu. Yalnızca kızıllık vardı; güneşin kızıllığı. Patlama sesini
duyan görevliler yirmi bir numaralı odaya hücum ettiler. Yerde kanlar içerisinde yatmakta olan
cesedin yanında, üzerine birkaç damla kanın sıçramış olduğu şu küçük not kağıdını gördüler “Ondan
kaçış yoktur, zihin eninde sonunda sahibini yutar.”