Bu roman, konusunu ve gıdasını, toplumsal mücadeleye katılan bir avuç insanın bıçak sırtında yürüyen yaşamından alır. Zamanını doldurmuş toplumsal düzeni savunmaya, korumaya koyulmuş güçlerin saldırıları çok yönlü ve yoğundur. Bazen bu saldırılara karşı koymak, ender insanların tarihi fedakarlığıyla olur. Ancak üst boyutlarda sürdürülen hücumlar, kişilerde onarılmaz yaralanmalar bırakır. Fedakarlık, insandaki fiziksel ve psikolojik birçok yapıyı bertaraf eder. İnanç önce insanın biyolojik tarafına üstün gelir. Kimi zaman bu çetin mücadele, inancın kendisini de yaralar. Yaralı inanç, toplumsallıkla örülü vicdanayerini bırakır.Bu amansız çizgide akan ve hareketli oluşum içinde birçok soru üretilerek, romanın örgüsü genişletilir. Mücadele ve yaşam arasındaki ahenk bozulduğunda, insanın yüceliği ve yaratıcılığı yara alarak yürüyüşü sekteye uğrar. Mücadelenin zorlu yolunda koşturanların iç ilişkileri, ruh halleri, düşünce ve hareket tarzları başarılı bir kurguyla ortaya konur. Birbirini izleyen, iç içe geçen ve tamamlayan ancak ileriye götürülemeyen atılımlar bütünü, başarısızlığı oranında farklı tutumlara yol açsa da, umutları vanlı, yüzleri geleceğe dönük bir tutumla hayata bağlanır.Bir dönem inançlarını bedenlerine üstün kılan bir arkadaş grubunun yaşamının olduğu gerçeklikler anlatılmaktadır. Bu roman, vicdanın hem bireysel hem de yoplumsal yönüne vurgu yapmaktadır.Kısaca bu roman, insanın yoldaşca, örgütlü, birleşik, yaratıcı mücadelesiyle güzel bir dünyanın kuruluşunun mümkün olacağını dile getirir.