Tasavvuf tarihinde velayetten sistematik anlamda söz eden ilk kişinin Hakîm Tirmizî olduğu kabul edilir. Tirmizî bu hususta yazdığı eserlerinde velayetten, velî türlerinden ve daha şaşırtıcı olanı da velîliğin bitiminden (hatm) söz ederek sûfîlerin dikkatini ana konuya çekmiştir. Din bilimleriyle tasavvuf arasında kırılmaların yaşandığı alanların başında bu velayet anlayışı gelecektir. Buradan hareketle velînin sınırları belirsiz otoritesi, bilgi kaynakları hakkındaki bazen abartılı olan açıklamalar, şatahatlar, velî sınıfları gibi pek çok konu din bilimlerinin tasavvufa hücum etmesine yol açmıştır. Sûfîler ise kendi iç kontrollerini oluşturmaya çalışarak bu hususta aşırı giden akımlarla aralarına sınır çizilmek istemişlerdir. Bununla birlikte bu iddialardan da vazgeçilmemiştir. Sünnî tasavvuf anlayışının gelişmesiyle birlikte bütün diğer konulardaki gibi velayet bahsinde de naslar yorumlanmış, velayet naslarca belirlenmiş bir çerçeveye oturtulmuştur.
Elinizdeki kitap Fütûhât -ı Mekkiyye’nin 15. cilt, sayfa 205 ila 16. cilt, 203. sayfaları arasında yer alan kısmın müstakil basımıdır. Kitapta İbn Arabî velîlerin bilgileri ve bu bilgileri iktibas ettikleri nasları açıklamaktadır. Velîler bilgilerini hangi ayetlerden çıkartmışlar veya hangi ayetleri düstur edinmişlerdir? Bu konuda İbn Arabi başka kitaplarda pek bulamayacağımız özel ve mühim bilgileri ortaya koyarak velayet düşüncesine yeni bir boyut getirmiştir. Bu itibarla elinizdeki kitap bir yandan tasavvuf tarihinin en mühim konusuna ışık tutarken aynı zamanda bir Müslüman’ın hayatında düstur edinebileceği şekilde bir nas yorumculuğunu ortaya koymaktadır.