Tükendi
Stok AlarmıEşiklerden geçiyorum, sayısız eşikten. Kapılar çalıyorum, ömrüm boyunca, açılmayan o kapıların duraklarında kayboluyorum. Vardığım yanlış duraklardan öğrendiklerimi biriktiriyorum. Başkalaşıyorum, kendimi arıyorum, buldum sanıyorum sonra. Hangi renk, hangi dokuydu o çaldığım kapı? Hatırlamaya çalışıyorum. Herkese ait ayrı bir kapı, açıldığı yer oysa hep aynı. Kapıda fısıldıyorum, uyandım, geldim, aç.
Çok kez çaldım o kapıyı, kapılar yollara evrildi. Ben yeni yollar peşinde bir sonraki durağa yürüdüm. Vardığım, döndüğüm, çaldığım hep aynı kapı. Hadi aç…
O yolların birinde uyandım. Size de bu hikâye ile onu anlattım. Yaşamam için bir şans daha verilmişti o gece. Doğduğum günün hatrı olsa gerek, on altıncı yılının gecesiydi.
Şimdi kapıda siz.
Buyur ediyorum, kapıyı açan içini döken ben.
Bu hikâye, çocukluğumu bıraktığım o gecenin hikâyesi.
Binlerce ölüm ardında kalanların hikâyesi.
Bir daha hiç karanlıkta uyuyamadım.
İçimden taşanları sardım, sakladım.
Ve her biri sessiz bir çığlık attılar içimdeki kuyuya.
Sesimi duyan var mı?
Bu hikâye on altı yaşındaki küçük kız çocuğuna.
Bu hikâye yeni bir yaş daha alamayanlara,
Saygıyla…