Tükendi
Stok AlarmıVe Tutku Bir Aşk Yarattı
Aşk tutulmasıydı ve alabildiğine savuruyordu beni. Peki bu büyüye nasıl kapılmıştım? Tam anlamıyla tanımadığım ve neredeyse herhangi bir duygusunun samimiyetinden emin olamadığım ve hatta bana dair ilgili bir yaklaşım yokken böylesi nüktelerle birine nasıl saplantı duyardım? Yoksa delilik miydi bu? Bir akıl karmaşası ya da illet bir hastalık mıydı?
İçimde iki farklı tezat çatışıyor, biri *Yeniksin artık. Amacın kalmadı.* derken öteki *Hayır, bir seçenek daha vardır.* diyor. Ah gözlerim ne beter yanıyor! Koltuğum bir hayli rahatsız etmeye başladı. Göz çukurlarım tıpkı karadelik gibi gözlerimi yuvasından çekip yutmak istiyor adeta. Nasıl berbat ama son derece de mükemmel varlığız biz böyle! Hem her şey çok güzel işliyor hem de işlemez ve de tıkanmış gibi oluyor. Hiç kuşku yok ki her bir parçamız kendi savaşını veriyor.
Artık tam anlamıyla bu ızdıraptan kurtulmalıydım. Evet binanın terasına çıkıp kendimi öylece bir et yığını gibi boşluğa bırakmalıydım.
Yoksa bu son bir hayli geç bitecekti ki, oyuna fazlasıyla seyirci kalamazdım. Evden çıkıp merdivenlere ilerlerken ansızın duraksadım.
Şüphesiz bir mektup ya da bir not bırakmalıydım ardımda. Son bir can hakkımı kullanıyormuş gibi o canı da boşa yakmamak adına oturup yazmaya koyuldum.
*… Biliyorum bu denli tuhaf bir tutkulu aşkı neredeyse hatta büsbütün saçmalık diye nitelendirecekler belki de. Oysa kimse bilemez bir
başkasının yüreğinde alevlenen gerçeği. …*