*İyi görünen*in altında yatanları pek azı görebildi!...
Koşuyordum. Birkaç kez tökezledim, sonunda nefes nefese durup bir ağaca yaslandım ve yavaş yavaş ağacın dibine kaydım. Sadece birazcık dinlen, diye düşündüm. Sadece beş dakika. Başımı dizlerimin arasına gömdüm. Nasıl izin verdim beni kandırmalarına? Aptal da değildim ki. Çok kısa bir süre önce onların yanında yer aldığıma ve onların cinnetini paylaştığıma inanamıyordum.
Almanya’nın doğusunda bir köyde, insanlar birbirinden kopuk, gelecekten beklentisiz, kül rengi bir rutin içinde sürdürüyorlardı hayatlarını. Siyasetten uzak, verimsiz yakınmalar içinde, tutunacak anlamlı şeylerin eksikliği içinde yaşıyorlardı. Altı yabancının gelişiyle, unutulmuş değerler ve ilişkiler yeniden canlanırken, herkesin yüzüne renk gelirken, sinsi bir şekilde köye sızan tehdidin kimse farkına varamadı. Bir sanatçi hariç... Yoksa her şey için geç mi kalınmıştı?..
Yine ON8’den yayımlanan Buraya Kadarmış’tan tanıdığımız Daniel Höra, bu romanında da gerilimi son ana dek tırmandırıyor. Nefretin, faşizmin ve ırkçılığın her zaman ayırt edilebilir bir çıplaklıkla değil, bazen son derece demokratik ve insancıl görünen söylemlerle, yaşamlara nasıl sızdığını hatırlatıyor okuruna. Propaganda, kışkırtma ve kaba kuvvet karşısında edilgen ve iknaya açık kalışımızın hem tarihte hem de günümüzde gebe olduğu acılara gönderme yaparken, *demokratik toplum* kılığı altında bu acıların tekrar tekrar, her an ve her yerde yaşanabilir oluşunun altını çiziyor.
1965’de Almanya, Hannover’de doğan ancak kent merkezinden uzakta yetişen Höra, farklı farklı işlerde çalıştı. Okuldan sonra mobilya taşımacılığı, yaşlı bakıcılığı, montaj işleri ve taksi şoförlüğü yaptı. Yarım bıraktığı lise eğitimini çok sonra tamamladı. Bir dönem TV editörlüğü de yapan Höra, 2001’de yayımlanan ilk romanı Mora!’nın ardından, Doğu Almanya’da cinayet işlediğinden kuşkulanılan bir genci anlatan, aynı zamanda ON8’in Türkçe’ye kazandırdığı ilk Höra romanı olan Buraya Kadarmış (Gedisst, 2009) ile tanındı. Ertesi yıl Hansjörg-Martin Ödülü’ne aday gösterildi. 2010’da yayımlanan üçüncü kitabı Das Ende der Welt (Dünyanın Sonu), bir felaketin sonrasını anlatan bir distopya. Berlin’de yaşayan yazarın son romanı Vahşi Sürü (Braune Erde, 2012), yayımlandığı yıl Almanya’da kitapçıların En İyi 100 Gençlik Kitabı listesinde yer aldı.