Tükendi
Stok AlarmıVahdet-i Vücud’u, dini bir ilke ve sahih ya da sahih olmayan bir keşif olarak görmek yerine, bir çok hatayla da muttasıf bir nazariye olarak görüyoruz… Bir nazariye ki; Kendisini dini bir ilke ve keşif saymayanları irfani bir illüzyonla bir anda, dini ve keşfi bağlamın düşman safındaymışız gibi gösteren bir nazariye… İşin illüzyon yanı da kısaca şu ki: Mahdud aklın almadıklarına Kuran, Hadis, İcma ve Kıyas bağlamından kopuk akli izahatlar getiren ve dini ilimler sahasında mevcut disiplinlerin yönetimine sadık kalmayan bizzat Vahdet-i Vücud’un kendisi iken, gelenekten kopan kendisi olmuyor da, kendisine sırf bu vaziyeti ve bu vaziyetinden doğan ve Şeriat’ı zedeleyen çıkarımlarından dolayı itiraz edenler, geleneğe karşı gelmiş oluyorlar! Bu bir yanılgıdır… Siz kurda, kurt diyen kuzusunuz, böyleyken köyün tüfekli avcılarını peşinize kurt diye düşürücü ve sonra kuzuluk vasfını nefsine inhisar kılıcı bir illüzyon karşısındasınız… Elinizdeki eser; Bu illüzyonu irfan kadrajında göstermeye odaklı belki de ilk eser olmak iddiasıyla kaleme alındı, “Müceddid-i Elf-i Sani” (İkinci Bin Yılın Yenileyicisi) vasfına her zerresiyle haiz İmam Rabbani Hazretlerinin himayesinde olarak ortaya atıldı ve Vahdet-i Vücud’un Şeriat nezdindeki karşılığını göstermeye odaklandı…