Uğultu arttıkça arttı, kalın bir titreşim gibi sardı bizi. Çevremizdeki eşyadan koptuk sanki, iyice sarıldık birbirimize. Kedi, Bora ve ben sarılıp bir yumak olduk. Soluğumuz, yüreklerimizin atışı bile durmuş gibiydi. Minnoş pencereye doğru hırlamasını sürdürüyordu, ama artık pek kendine güven duyan bir karşı çıkış değildi bu. "Yok, yok bir şey, bir şey yok Bora`cığım, yok bir şey," deyip duruyordum şimdi, takılmış plak gibi. Ya da bir şey olmaması için yakarır gibi. Oysa bir şeyler oluyordu, bir şeyler vardı... Ama ne?..