Uygur Dramı…
İlk büyük gösteriler kanlı bir şekilde bastırıldığında ben buradaydım. 1996 yılıydı, 25 sene önce. Gazeteciliğe o zaman başladım.
O yıllarda dünya kendini, Çin’deki Türk azınlıktan sorumlu hissetmiyordu. Ben, Çin Uygur kadınlarını kürtaja zorlamaya başladığında da buradaydım. Çöldeki tutuklu kamplarının yapılışını, daha sonra kültürel bir soykırıma dönüşecek bir şeyin temellerinin atılışını da gördüm.
Haliyle, o Uygur Türklerine, sessizlik ve kayıtsızlık içinde ölmelerine göz yummayacağıma söz verdim. Boğazıma tıkanan bir yumruya dönüşen şu soruyla birlikte, oraya defalarca geri döndüm: Bir gazeteci, kendini faydalı kılmak için ne kadar ileri gidebilir?