Andrew Scull, çeşitli kültürlerin görünüşte akıldışı, psikotik ve delice davranışları yorumlamadaki farklı yaklaşımlarının canlı ve çoğu kez yürek paralayıcı bir portresini çizerek, okuru antikçağdan günümüze getiriyor. Delilik diye nitelendirdiğimiz davranışları anlamaya ve denetim altına almaya dönük insan çabalarının merak uyandırıcı, bilgiye dayalı ve müthiş şekilde düşündürücü bir tarihi
Aklını kaçırma, geri kalanlarımızın içinde yer aldığını sandığı sağduyu dünyasına yabancılaşma duygusu, bazılarımızı pençesine alıp bir türlü bırakmayan yıkıcı duygusal çalkantı: Bunlar deliliğe yakıştırdığımız özelliklerden birkaçı. Günümüzde ruhsal bozukluğa çoğunlukla tıbbi bir mercekten bakılır; oysa toplumlar din ya da doğaüstü dünya aracılığıyla veya akılsızlığın iblislerini yola getirme çabası çerçevesinde psikolojik ya da sosyal açıklamalar yaparak deliliğe anlam vermeye de çalışmışlardır. Uygarlık ve Delilik bu illetin ve onu tedavi etmeye dönük uğraşlarımızın uzun ve karmaşık tarihinin izlerini sürüyor. Andrew Scull, çeşitli kültürlerin görünüşte akıldışı, psikotik ve delice davranışları yorumlamadaki farklı yaklaşımlarının canlı ve çoğu kez yürek paralayıcı bir portresini çizerek, okuru antikçağdan günümüze getiriyor. Elinizdeki kitap Kitabı Mukaddes’ten Sigmund Freud’a, cin kovmadan hipnotizmaya, tımarhaneden akıl hastanesine, suyuk teorisinden modern farmakolojiye kadar, deliliğin tezahürlerini ve anlamlarını, yarattığı sorunları ve sonuçları, bizim ona değişik tepkilerimizi irdeliyor. Ayrıca akıl hastalığının bir heyula olarak sanatçıların ve yazarların hayal güçlerinden bir türlü çıkmayışını inceleyerek, tiyatro, opera ve romandan çizim, resim ve heykele kadar güzel sanatlar üzerindeki köklü etkisini anlatıyor.