Aynî’nin telif ettiği eserler çoktur. Telif ettiği eserlerin çokluğu hususunda İbn Hacer’den başka kendisine yetişen kimse yoktur. Nitekim İmam Sehâvî bu gerçeği bir çok kitabında itiraf etmiştir.
Umdetü’l-Kârî fî Şerhi Sahihi’l-Buhârî en büyük ve en meşhur eseridir. Müellifin hesabıyla 21 cilttir. Sahihi’l-Buhârî’nin şerhleri içerisinde nakil ve tahkik yönünden en geniş, araştırma ve fayda bakımından en kapsamlı olan şerhidir. Buhârî’nin ihtisar yaptığıyerlerde hadisin sevkini tamamlama metodunu izlemiştir. Hadisin varyantları birden çok olup bâblarda tahrici tekrar ettiğinde kitapta tahric edilen yerleri belirtmiştir. Bu metod araştırmacı için büyük kolaylık sağlamaktadır. Kitabın râvîleri hakkında görüş ayrılıklarıbulunduğunda bu farklılıkları zikretmiştir. Hadis ricali, isimlerin ve nisbetlerin zabtıhakkında doyurucu bilgiler vermiştir. Bu bilgileri okuyan araştırmacı konuyla ilgili olan başka kaynaklara müracaat etme ihtiyacıhissetmez. Lügat ve irab hakkında en önemli bilgilere yer vermiştir. Mükemmel bir üslup takip ederek meânî ve beyân ilmi ile alakalı inceliklere değinmiştir. Bunu yaparken de kitabını mutalaa edenlerin konunun daha genişele alınmasına ihtiyaç bırakmayacak derecede bu bilgilere aşina olmalarını hedeflemiştir. Hadisten hüküm çıkarma yolları hakkında ayrıntılıbilgiler vermiş, özel başlıklar altında bir takım kıymetli bilgiler aktarmıştır. Hadisin geçtiği isnatlarıverirken âli, nâzil, Medenî, Şâmî vb. incelikleri açıklamış, tartışmalı meseleler hakkında Allah’ın kendisine verdiği ilmî kudret ve anlayış ölçüsünde mezhep fakihlerinin konuyla ilgili görüşlerine göre konuyla ilgili hadisle alakalıolan hadislerin tahricine dair genişbilgiler vermiş, deliller arasında mukayese ve muhakeme yaparak sorular ve cevaplar başlığıaltında hadisin fıkhıyla alakalıkabul ettiği ve reddettiği görüşleri serdetmiştir. Kendisinden önce yazılan şerhlerde geçen kayda değer gördüğü bilgileri almış, onları kendi süzgecinden geçirerek okuyucunun istifadesine sunmuştur. Hasılı kelâm hadisleri her yönüyle şerh etmiştir. Hadisle ilgili nakledilen bilgilere ulaşmak isteyen kişi bu bilgileri Aynî’nin şerhinde bulabilir. Aklî ilimlerle alakalıkonulara ulaşmak isteyen kişi de bu bilgileri yeter derecede elde eder. Hadislerin en güzel şekilde anlaşılması için ayrı ayrı konu başlıklarıoluşturmuş, aklî ve naklî bilgileri o başlıklar altında vermiştir. Hadisin şerhiyle çok da alakası olmayan, usûlü hadis kitaplarında geçmesi daha uygun olan konularıkitabına almamıştır. Hadisin varyantlarının tahrici hakkında müstahrec ve etraf kitaplarından alıntılar yapmak sûretiyle konuyu fazla uzatmamıştır. Ancak kitabın şerhi hakkında ve rivâyetlerde geçen bir lafzıbaşka bir lafza tercih etmek söz konusu olduğunda ihtiyaç duyduğunda müstahrec kitaplardan alıntılar yapmıştır. Faydalıolan kısmı gözden kaçırmazdı. Nadiren de olsa maksut bilgiyi elde etme noktasındaşaşkınlık yaşayabileceği yerlerde değerli vaktine karşı olan hırsından dolayıokuyucuyu başka yerlere yönlendirir. İbn Hacer bu noktada Aynî’den farklıdır. Zira İbn Hacer okuyucuyu çoğu kez başka kitaplara yönlendirir. Bazen atıfta bulunduğu yerlerde kayda değer fayda da hasıl olmaz.
Aynî’nin şerhinde olan bir çok meziyet İbn Hacer’in şerhinde yoktur. Aynî’nin şerhininİbn Hacer’in şerhine üstünlüklerini şöyle sıralayabiliriz:
Aynî, İbn Hacer’in şerhini talebelerinden biri olan Burhân b. Hıdır vasıtasıyla cüz cüz mutalaa ederdi. Bazıyerlerde yapmış olduğu tenkitlerde nakiller noktasında iki şerh arasında tevafuklar olduğu görülür. Zira kullandıkları kaynaklarda da benzerlik bulunmaktadır. Kimileri ikinci yazılanşerhin bu bilgileri birinci yazılan şerhten aldığını zannetmiştir ki bu doğru değildir. Durum dediğimiz gibidir. Kaynaklarının aynıolduğu yerlere bakıldığında bu durum açıkça görülür. Kendilerinden önceki müelliflerden nakilde bulunma hususunda biri diğerinden daha haklı değildir. Bedr el-Aynî, şerhine hicri 821 senesinde başlamış, 847 senesinde yani İbn Hacer’in şerhini bitirmesinden beş sene sonra tamamlamıştır. İbn Hacer ve arkadaşları Bedr’in bu üstün özelliklerde ortaya çıkmasına çok şaşırdılar. Talebeleri hocalarıiçin sonradan bir takım mazeretler ileri sürmeye ve Bedr’in değerini düşürmeye başladılar. İbn Hacer, Aynî’nin kitabını mutalaa etmeye başlayınca itirazları bertaraf etmek için "İntikâdu’l-İ’tirâz” ismini verdiği bir kitap telif etmeye başladı. İtirazlarımaddeler halinde yazdı, sonra onlara kolayca cevaplar verebilmek için altını boş bıraktı. Ancak bu esnada ecelinin gelmişolması çoğu sorularına cevap vermesine izin vermedi. İbn Hacer bu itirazlardan sonra şerhindeki bazı hataları düzeltmiştir. Bununla beraber İbn Hacer, Bedr’in şerhini tamamlamasından sonra beş sene daha yaşamıştır. Kusursuzluk Allah’a mahsustur. Her iki şerh de bilgi yüklüdür. Allame İbn Haldun hocalarının şöyle dediğini nakleder: "Buhârî üzerine şerh yazılması ümmet üzerine bir borçtur. Hiç kimse gereğişekilde bu borcu yerine getirmedi.” Şâyetİbn Haldun iki şerhin yazıldığı döneme kadar yaşayabilseydi muhtemelen bu borcun ödendiğini söylerdi. Sehâvî, bu borcu ödeyen kişinin hocası İbn Hacer olduğunu söyler. Ancak Keşfu’z-Zunûn sahibiher iki şarihin bu borcu gereği şekilde ödediklerini ifade etmiştir. Ancak adaletli olanların ve büyüklenmeyenlerin de kabul edeceği üzere burada büyük payın Aynî’ye ait olduğu aşikârdır. Aynî’nin denizler misali şerhine dalan kişi kendisinin ilmin yollarının kesiştiği yerde olduğunu görür. Her ilimde öne çıkmış âlimler Aynî’nin metodunu benimsemiş, bütün yönleriyle anlama yollarını aydınlatmış, lügat, irab, belagat, istinbat, râvîlerin biyografileri, künyelerini, lakaplarının, isimlerinin ve neseplerinin zabtı, güncel bir takım faydaların açıklanması, isnadla alakalı bir takım incelikler, aslî ve ferî meseleler, aklî ve naklî incelikler, ihtilaflı hükümlerin delillerinin aralarında muhakeme yapmakla beraber tahrici, ilk asırdaki âlimlerin mezheplerinin görüşlerinin geniş bir şekilde anlatılması hususunda Aynî’nin izinden gitmiştir. Aynî’nin şerhini mutalaa eden kişi iki şerh ve müellif arasındaki farkı ayan beyân görür ve Aynî’nin bu borcu ödediğini müşahede eder. Her insan, hayranlık duyduğu âlimler konusunda birbirinden farklıyol tutmuştur. Allah her ikisinin çalışmalarını kabul eylesin ve ümmeti ilimlerinden faydalandırsın. Amin.
İHTİSAR YÖNTEMİ
Bu çalışmada takip ettiğim metod şöyledir:
1- Hadisi Buhârî’nin kitabında kendisi için belirlediği bâbda bırakmak suretiyle ihtisarımızı yalnızcaşârihin detaya inip uzun tuttuğu şerh üzerinde gerçekleştirdik. Böylece talebeye, kitabı inceleyene yahut okuyana bıkkınlık vermesinin önüne geçmeye çalıştık.
2- Bir bâba ait hadisi zikrettikten sonra senedini, râvîlerin durumlarını ve her bir râvînin özet halinde biyografisini de beraberinde zikrettik. Zira hadisin tam manasıyla kavranabilmesi, illetlerinin, isnadındaki inceliklerin, diğer rivayet edenlerin, rivayetlerdeki farklılıkların ve diğer bölümlerde zikredilme sebeplerinin bilinmesi için râvîlerin hal ve soylarından bahseden ricâl ilminden bigâne kalınamaz.
3- Eserde hadislerin manalarının açıklandığı "Açıklamalar” bölümü, kitabın en temel yazılış maksadıolan bilgileri ihtiva etmektedir. Hadis lafızlarının şerh edilerek manalarının beyan edildiği bu bölüm okuyucu için çok önemli ve faydalıdır. Zira bu şekilde hadisten kastedilen mana ile şerh arasındaki bağlantının kurulmasısağlanmaktadır. Bu yüzden bu bölümleri fazla kısa yahut usandırıcı derecede olmaksızın ideal bir uzunlukta tuttuk.
4- "Hadisten Çıkarılan Hükümler” veya "Hadisten Anlaşılanlar” başlıkları altında yazarın mezhebi gereği kabul, tercih veya meylettiği görüşlere riayet etmek suretiyle konularıihtisar ettik. Meseleyi çok uzun tutmayacak ve fakihlerin konuyla ilgili ihtilafından da habersiz olmayacak şekilde orta bir yol benimsemeye çalıştık.
Son olarak kendimi ihtisar hususunda kitabın hakkını vermişsaymadığımı belirtmek isterim. Zira eserimiz tamamıfaydalı olup her tarafından ilim taşan bir kitaptır. Ne var ki himmetimiz zayıf, meşgalemiz çok, ilme rağbetimiz azdır. Hayatın kargaşası beni ihtisar yapmaya zorladı. Umarım bu ihtisardan maksat hâsıl olur ve talebeler kolayca istifade eder.
Başarıya ulaştıran Allah’tır.
Abboûd Lakhdar (Ebu Sâlih)