Teknolojinin bizi "hazırlıksız” yakaladığı, ansızın sarıp sarmaladığı, yalnız olmasak da yalıtılmış bir hayata sürüklediği bir çağdır yaşadığımız. İnsanın birbirine dokunduğu, dayandığı günleri, nerdeyse bir kuşağın ömrüne sığan sürede unutup sıralı “odalar”a hapsedilmiş (evden iş’e, işten eve) ömürler tüketmeye koyulduk. Çoğumuz, günün yorganını, “üçüncü mekan”ın keyfinden yoksun örter olduk.
Oysa ne zaman kaçabilirsek o “odalar”dan dışarı, ne oranda fırsat yaratırsak “odalar” dışındaki (üçüncü mekânlardaki) anlan çoğaltmaya, şu bir gerçek ki o oranda çoğalıyoruz/ renkleniyor yaşamımız. Demem o ki mutlu bir günü huzurlu bir uykuyla noktalamanın anahtarı üçüncü mekandadır.