“...Ne biliyoruz ve ne bilmiyoruz? Bilinen verilerimiz ve bilinmeyen verilerimiz. Bilinmeyen miktarlar bilinen miktarlar olarak alınır. Madde ve hareket nedir? Pozitivist felsefe neye varır? Bilinmeyen niceliklerin kimliği: x = y, y = x. Aslında ne biliyoruz? İçimizdeki ve dışımızdaki dünyanın bilincinin varlığı. Dualizm mi, monizm mi? Öznel ve nesnel biliş duyumların nedenleri nerede yatıyor? Kant’ın sistemi nedir? Zaman ve uzay kavramı. Mach’ın gözlemi. Fizikçinin gerçekte neyle çalıştığı hakkında konuşacağız. Gerçeği yanlıştan ayırt etmeyi öğrenin. En zor şey, neyi bildiğimizi ve neyi bilmediğimizi bilmektir. Dolayısıyla bir şeyi bilmek istiyorsak, önce veri olarak kabul ettiğimizi, tanım ve ispat gerektirdiğini düşündüğümüz şeyi, yani zaten bildiklerimizi ve bilmek istediklerimizi belirlemeliyiz. Dünya ve kendimiz hakkındaki bilgimizle ilgili olarak, hiçbir şeyi veri olarak kabul etmek ve her şeyi tanım ve kanıt gerektiren şeyler olarak görmek mümkün olsaydı, koşullar ideal olurdu. Başka bir deyişle, hiçbir şey bilmediğimizi varsaymak ve bunu başlangıç noktamız olarak almak en iyisi olacaktır...”