Bana doğru yürüyen, yerlere kadar uzanan bol bir yağmurluk giymiş, kapüşonu çekili olduğu için şemsiyesini de elinde taşıyan, oldukça güzel bir kadın çarpmıştı gözüme. Başak sarısı saçlarını omuzlarından aşağı bırakmış, minicik eteğinin altındaki güzelim bacaklarını birbirinin önüne atarak adımlayan, daracık bluzunun altındaki isyankâr memelerini her adımda hoplatan, çok güzel bir kadındı gerçekten ve ben de; saydam yağmurluk giymiş bütün güzel kadınlara, bayılırdım zaten… Daha iyi görebilmek için, ıslanmasın diye cebime koyduğum gözlüklerimi çıkarıp takmıştım. Bana mı bakıyordu sanki ne… "Aynı yönde gideceksek eğer..." demişti, yanıma gelince. "Şemsiyemi açabilirim." "Üzgünüm…" diye mırıldandım. "Beni bekleyen bir arkadaşım var. Karşı kaldırıma geçmek için, yağmurun dinmesini bekliyorum." "Arkadaşınız, benden güzel mi yoksa?" Suratındaki kılları yıllardır kesmeyen ve ineklerin bile yaklaşmak istemeyeceği devasa bir öküz görüntüsündeki Erol, belirivermişti hayalimde birden… "Asla, güzel bayan…" "O halde?" "Dinlemem gereken dertleri varmış ama…" "Benim de anlatacak dertlerim vardır belki…" "Onu dinleyeceğimi söylemiştim, beni bekliyor." "Lütfen, çok dertliyim…" "Olmaz." "Lütfen ama…" "Tamam bee, anasını satayım. Canı cehenneme Erol`un!"