Çekilen acılara, işkencelere rağmen hiç kimse umudunu kaybetmemişti. Kimilerinin mutlu düşleri, gece uykularında kâbusa dönüşürdü. Gördükleri işkencelerin etkisinden hâlâ kurtulamamıştı bu arkadaşlar. Çocukluğunda babası tarafından gördüğü işkenceler… Sorgu odalarında polislerin yaptığı işkenceler…
Kimselere anlatmaya cesaret edemezdik bunları. Nedense hepimiz de az çok işkence görmüştük ama bunları birbirimize anlatamıyorduk. Ancak bu işkencelerin sıcaklığı rüyalarımızda yaşıyorduk hâlâ. Kimilerimiz çığlık çığlığa cımcılık su içinde bağırarak sıçrayıveriyorduk ranzamızdan. Böyle anlarda yaşadıklarımızın rüya mı yoksa gerçek mi olduğu çoğu kez ayırt edilemezdi. Uykudan uyandığı halde “Vurmayın, ne olur vurmayın!” diye çığlık atanlar vardı. Bu durum, çocukluğunda babasından dayak yemiş gençlerde daha yaygındı. Ben kendimden biliyorum; şimdi gördüğüm işkencelerle çocukluğumda babamın yaptığı işkenceler iç içe geçerek gerçekle kâbusu aynı anda yaşıyordum.