"Gece olduğunda ise bütün isyanlarını, öfkelerini, özlemlerini bu karanlığa gömüyorlardı. Bu yabancı topraklarda ölebilecekleri, mezarlarının burada olacağı, cenazelerinin bile artık yurda dönemeyeceği gerçeği buz gibi dikiliyordu karşılarına. Gündüz birbirleriyle yaptıkları sohbetlerde savaş kahramanlığı, zafer ve şehitlik mertebesi üzerine söylenen sözler yalandı. Asıl olan gecenin karanlığında, yakın bir zamanda hatta belki yarın ölebilecekleri düşüncesiyle yaşadıkları o derin, keskin ve yıkıcı korkuydu."
Üç Altın Gün, çok uzakta kalmış, unutulmuş, unutturulmuş bir savaşı okura hatırlatmak istiyor. Köylerini ilk defa terk eden gençlerin, şavaş yolundaki şaşkın, ürkek ve dehşetli günlerinin anlatıldığı bir öykü. Anadolu`dan kopartılan, uluslararası çıkar çevrelerinin hesaplarından habersiz gençlerin yaşadığı kişisel yıkımlara odaklanan bir yüzleşme bu kitap. Belgelerden, tanıklıklardan yola çıkan ama insana dokunmaktan korkmayan Erdem Kaşıkçıoğlu, Kore Savaşı özelinde savaşların korkunç yüzünü, sert ve yalın bir dille okura sunuyor. İstatistiklerde kaybolan, okul görmemiş, kimisi Türkçe bile bilmeyen yoksul Anadolu çocukları için yaktığı kişisel ağıtı okurla buluşturarak büyütüyor. Üç Altın Gün, Kore Savaşı ile ilgili ertelenmiş hakiki bir itiraf, bir hesap sorma...