Cezaevleri ve burada kalan mahkûmların günlük yaşamları toplumun merak ettiği konulardan biridir. Toplum nezdinde cezaevlerinin duvarları kadar, içinde kalanların da yüzü soğuktur. İnsanlar, cezaevine girenlerin kendi çevrelerinden biri olduğunu, aynı şekilde az veya çok bir cezayla kendisinin de cezaevine girebileceğini hiç düşünmez. Hatta mahkûm aileleri dahi diğer mahkûmları kabullenemez. Onlara göre kendi yakınları suçsuz, diğer mahkûmlar suçlu ve tehlikelidir. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde kaldığım sürede, Altındağ Asliye Ceza Mahkemesi’nde ayrı bir suçtan da yargılanmaktaydım. Mahkeme salonunda ayrı bir dava görülüyordu. Ben, jandarmalar arasında mahkeme salonunun kapısında görülen duruşmadan sonra, duruşmaya alınmam için bekletiliyordum. İçeride duruşması süren tutuklunun akrabaları, yakınları, onlar da kapıya yakın duruyor, mahkemeden çıkacak sonucu bekliyorlardı. O anda annesinin dizi dibinde 2-3 yaşlarında bir çocuk, bana bakıp gülümsüyordu. Ben de ona gülümsedim ve çocuk koşarak yanıma geldi. Bunu gören annesi çığlık attı, koşarak yanımıza geldi ve çocuğu kucakladığı gibi hızla yanımdan uzaklaştı. İşte o anda dünya başıma yıkıldı, meğerse ne korkunç bir mahlûkmuşum! Üstelik bana bu duyguyu yaşatan bir yabancı değil, benim gibi bir tutuklunun yakını!..