Erkek kadın ilişkisinde, zayıf kişilikler üsten gördüğü otoriteyi güç olarak zayıf altakilerine karşı kullanır. Bunda Kürtlerin, ezilen cins olarak kadınların ziyadesiyle paylarına düşeni aldıklarını gözlemlemekteyiz.
Avrupa` ya giden geri kalmış toplumların kadınları ve erkekleri orada kendilerine öncelikle bir iş bulma gayreti içine girdi. Bu doğal. Ancak iş bulamayanlar ve ya yasa dışı yollarla gidip oturum alamayanlar, değişik yollar aradılar Avrupa`da yaşamak için.
Bunların başında da yabancılarla, daha ziyade Avrupa`nın yerlileriyle evlilik yapmak geliyordu. Baştu bu durum erkekler için özendirici de oldu. Daha sonra durum her iki taraf için de çıkar ilişkisine dayanınca işin cılkı çıktı.
Tabii bu gibi durumda olanların başını Kürtler, Türkler ve diğer doğu halkları çekiyor. Ahlak yerleşiyordu, Avrupa`da "para herşey olmaz, olamaz" denen şeyleri alt-üst ediyordu. Elinizdeki kitap; Kürtler de evlilik ve yaşadıkları trajik ilişkilerin yanısıra, kendi toprağından kopanların daha başka nelerinden koptuğunu da gözönüne sergiliyor.
Tutkuyla yola çıkan insanların nasıl da tutsak hale geldiklerini öğreneceğiz.