Tarih boyunca yaşamış bütün medeniyetlerin kendilerinden sonrakilere bıraktıkları kalıcı en değerli miras ürettikleri bilgidir. İnsan topluluklarının yaşadıkları topraklar üzerinde ana dili ile araştırılmış, sınanmış, uygulanmış ve deneyimlenmiş bilgi ile var oldukları açıktır.
Türk Dünyasının tarih sahnesinde varlığını, mutlu, müreffeh ve güçlü devletler olarak kalıcı bir şekilde devam ettirip ettirememesi bu toplulukların, kendi dilleri ile eğitim, bilimsel bilgi üretme, araştırma kültürü, öğrenme alışkanlığı ve kurdukları insan yetiştirme düzenleri ile yakından ilişkilidir.
Bugün her alanda üretilen bilginin, teknolojinin, ideolojilerin, ahlakın, inancın kaynağı, insanoğlunun geçmişte biriktirerek, çoğaltarak nesilden nesile aktardıklarıdır. Tarihte etkili, güçlü devletlerin devamlılığı, devletlerini yönetme yöntemleri, sistem kurma becerileri, düşünce üretme iklimleri, insan kaynağı yetiştirme yeterlilikleri gibi birbirini etkileyen birden çok faktöre bağlıdır.
Bu çalışmada, bir yandan Türk topluluklarının insan kaynağı yetiştirme çabalarının tarihi geçmişini, öğrenme öğretme yöntemlerini, ana dili ile sistem kurma çabaları analiz edilirken, diğer yandan Batı/Rus medeniyetinin Bilimler Akademisi gibi kurumsal yapılarını, buna karşın Osmanlı’nın tercüme odaları gibi bilgiyi edinme çabaları irdelenerek araştırma, bilgi üretme, öğrenme/öğretme, sistem kavramlarının günümüze yansıması tartışılmıştır.
Geleneksel öğrenme/öğretme yöntemlerinin insan kaynağı yetiştirme düzenine, insan davranışlarına, tarih, matematik, fen eğitimi gibi alanların gelişmesine, bilimsel bilgi üretimine olumlu veya olumsuz etkileri, Türk dünyasının yabancı okullara, İngilizce/Rusça eğitimine yönelme nedenleri üzerinde durulmuştur.
Bilim/teknoloji üreten, problemlerini kavga etmeden çözen, okuma alışkanlığı kazanmış, mesleki beceri edinmiş, bağımsız düşünme yetenekleri gelişmiş bir nesil yetiştirme ile geleneksel öğretim yöntemleri kıyaslanmıştır.