Tükendi
Stok AlarmıTürkiye, son yirmi yıldır çok tehlikeli bir oyunun sahnelendiği bir ülke görünümünde. Güya demokratik çoğulculuk ve barışçı beraberlik adına köklerimiz ve inançlarımız kasıtlı bir şekilde öne çıkarılıyor. İnsanlarımızın birbirlerine duydukları güven ve birlikte yaşama istekleri büyük modern, liberal ve evrensel değerlerin de sinsice alet edildiği bir dille tahrip edilmeye çalışılıyor.
Bütün bu meşum gayretlerin nihai hedefi çok açık: Türkiye`yi önce unsurlarına ayrıştırmak. Ardından onu siyasi ve idari haritasının şartlara göre şöyle veya böyle değiştirildiği bir çözülme noktasına getirmek. Kısaca Türkiye`yi bir tür Yugoslavya`nın ve/veya Çekoslovakya`nın akıbetine mahkum etmek. Bunu da, Türkiye içinde Kanada`nın Quebec eyaletine benzer statüde, self-determinasyon hakkı için fırsat kollayacak özerk siyasi ve idari yapılar inşa edilmesiyle gerçekleştirmeye çalışmak. Üstelik bütün maliyetlerini Türk insanına ödeterek!
Bütün bunlar ne paranoyadır; ne de komplo teorisidir. Sebep-sonuç bağlantıları, arka planına nüfuz edildiğinde kolaylıkla kurulabilecek bir ilişkiler dizisinin Türkiye’yi getirdiği noktanın ta kendisidir. Türkiye, onu bir tür Yugoslavyalaştıracak şartlara hiç bu kadar yaklaştırılmamıştı.
Ufuk Söylemez ve Melih Yürüşen, Türkiye Maskeli Değişimin Tuzağında ile Türkiye’ye oynanan oyunun işbirliği içindeki bütün aktörlerini fikri-siyasi kimlikleriyle şeffaflaştırmakla kalmıyorlar. Onların işbirliklerinin ardındaki amaçları, niyetleri ve dayandıkları fikri paradigmayı da sergiliyorlar. Elbette çözümün, cumhuriyetin kurucu ruhuyla modern liberal değerlerin kapsayıcı bir miliyetçilik/ulusallık çerçevesinde bir araya getirildiği dinamik, özgüveni sağlam, dünyaya açık ve birleştirici bir değişim anlayışına dayanan yeni bir merkez perspektifinde olduğunu göstererek...
Tam zamanında. Türkiye dönüşü olmayan noktaya henüz gelmemişken. Oynanan oyunu, kurulan tuzağı bozmak için hala vakit varken... Türk insanı ve Türkiye için...