Tükendi
Stok AlarmıKadim medeniyet coğrafyası Türklerin atayurdu Türkistan uzun yüzyıllar siyasi, fikri, dini, ekonomik ve kültürel yönlerden insanlığa ışık tutmuştur. Ancak 16. Yüzyılla birlikte başlayan durgunluk 19. Yüzyılda sömürgeleşme ile sonuçlanmıştır. Bu son süreçte Türkistan’ın uyandırılması ve ayağa kaldırılması için içeriden ve dışarıdan cedidcilik, maarifetperverlik, terakkiperverlik, ıslahçılık gibi bazı girişimler olmuştur. İslam dünyasının genelinde de yaşanan bu sorunun çözümüne dair Osmanlı, Mısır, Hindistan, Kuzey Afrika hatta Uzakdoğu Müslümanlarının yaklaşımları epeyce bir zamandır akademik çalışmalara konu olmakta, Batı ve Doğu dünyasında bilinmektedir. Ancak Türkistanlıların konu hakkındaki fikirleri ve girişimleri ile ilgili hala yeterli ilgi ve bilgiden yoksunuz. Oysa krizi en derinden yaşayan bu coğrafya insanlarının da çözüm önerileri vardı. Bu hususta öncülük eden topluluklardan biri de bölgenin ana unsurlarından Özbeklerdir. Biz burada yerel, yeni ve milli zihniyet sahibi Özbek cedidcilerden Buharalı Abdurrauf Fıtrat’ın genelde İslam dünyası özelde Türkistan için öngördüğü yenileşme veya modernleşmeye dair fikirlerini gündeme taşımak istedik.
Prof. Dr. Seyfettin Erşahin
“Tanrım! Ey Türk Tanrısı! Ey Müslümanların İlahı! Türklük ve Müslümanlığın ne kötülüğü ve günahı vardı ki böyle kara günlere düçar oldu?! Niçin, yüzyıllardan beri Senin Kur’an’ını korumak yolunda Avrupa’nın kara vicdanlı hükümetleri ile savaşıp gelen bir tek Türk Devleti, İslam halifeliği öz yurdunda tutsak oldu da 350 milyon müslümanın Peygamberi Hz. Muhammed (sas)’in “Ravza-ı Mutahharası”, “Mukaddes Kabri” top gülleleri ile yıkıldı. Ey Cehennem alevleri daha ne duruyorsunuz? Kıyameti mi bekliyorsunuz? Hz. Muhammed (sas)’in kabr-i şerifi İngiliz topları ile havaya uçuruldu. Bundan büyük Kıyamet mi var?.. Yak, ey cehennem alevleri, Ravzası yıkılan Peygamberin yalancı ümmetini yak!“
Fıtrat (Ağla İslam 1919)