“Evet. Kavgamız ovalarımızın bereketini çalmak için gelenlere karşıydı. Aydın’dan inciri, Tosya’dan pirinci, Diyarbakır’dan karpuzu, kromu, bakırı, boru, asbesti, demiri, çinkoyu… Yaylaları, ırmakları, ormanları yağmalamaya gelenlere karşıydı. Köroğlu’nu, Dadaloğlu’nu, Yunus’ları, Hacı Bektaş’ları yok etmeye, analarımızın yüzünden huzuru, çocuklarımızın dudaklarından gülücükleri, bizim dilimizden türküleri çalmaya gelenlere karşıydı. Türküler… Türküler madenlerimizden de önemli. Türkülere güvendim her zaman. Türküler yenilmez. Türküler yenilmedikçe de millet yenilmez.” Türk edebiyatının en üretken hikâyecilerinden Emir Kalkan, kaleme aldığı her hikâyede, hikâyelerini bir araya getirdiği her kitabında Anadolu’nun ruhunu, bizi bir arada bir millet kılan mayayı işlemiştir. Türk Düğünü kitabında sunulan hikâyeleri de, yazarın bozkırlarımızdan şehirlerimize, gencimizden yaşlımıza varıncaya dek güzelin, doğrunun, iyinin temsil edildiği Türk irfanını yansıtıyor. Modern zamanların bir bozkır bilgesi olan Emir Kalkan’ın Türk Düğünü kitabında yer alan yirmi iki hikâyesi de yazarın Anadolu’nun her taşına, her çiçeğine ve her insanına duyduğu muhabbeti ve yüce bağlılığı yansıtıyor.