Kentin sokaklarında gezerken, tarihin sayfalarından fırlayıp gelen kültür mirasını hayranlıkla izler, Osmanlı’yı iliklerinizde hissederken, varsıllığı, yoksulluğu maneviyatta bulan erenlerin, dervişlerin türbelerinden akseden tasavvuf musikisi ile demlenir, ruhunuzu tazeler, Tanrıya olan inancınızı bir kez daha teslim edersiniz.
Koza Hanın kapısındaki 1492 tarihiyle, Bursalıların yönlendirdiği dünya ticaretini, ipek ve baharat yollarını hatırlayarak, eseflenir, ama hemen arkasından otomotiv ve tekstil merkezi Bursa ile gururlanırsınız. Gezmekle bitiremez, öğrenmekle tüketemez, bir kez adım attıysanız kolayına vazgeçemezsiniz. Uludağ’da kayak yaptıktan yarım saat sonra Mudanya’da deniz kıyısında kahvenizi yudumlarken şöyle dersiniz; Bursa anlatmakla, gezmekle bitmez, yaşamak gerekir.