Yok oluşa doğru...
Hiçbir şey bu kadar korkutucu olmamıştı. Gerçek ile hayal arasına sıkışmış bir rüyadan mı
ibaretti her şey?
Asıl gerçek neydi peki?
İnsanoğlu yüzyıllardır ayakta duran bu dünyaya ne yapmıştı da küstürmüştü. İmkansızlığın ve mucizelerin birbirini kovaladığı bu dönemde asıl çare neredeydi?
Yüzyıllar boyunca insanoğlu, birçok konuda araştırmalar yaptı. Birçok derde derman buldu. Teknoloji her yıl ilerledi. Sınırlar geçildi, çizgiler aşıldı. Ve insanoğlu en son gelinmesi gereken noktaya kadar geldi. Belki de gidilmesi gereken daha çok yol vardı. Ama beklenmeyen olaylar gelişti. Dünya sanki çok yorgun düşmüştü. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bu sefer bilim insanları yorgun düşen dünyayı iyileştirmek için farklı alternatiflere baş vurdular. Ama hiçbir şey dünyayı iyileştiremiyordu.
Peki ya insanoğlu ne yapacaktı?
İşte bu sorunun cevabı atalarımızdaydı. O çare, yüzyıllar öncesinden bize kalan o efsanevi Türk destanlarında gizliydi. Ninelerimizden dinlediğimiz o hikâyeler hiç bu kadar somutlaşmamıştı.
Şimdi teknoloji devri geçmişe mi muhtaçtı?
Dünya gün geçtikçe daha çok karanlığa gömülüyordu. Mevsimler birbirine karışmıştı. Hangi mevsimde olduğumuzu bile bilmiyorduk. Kıtlık ve salgın hastalıklar artmaya başlamış, savaşlar çoğalmıştı. O kavurucu güneş ve ardından sanki hakaret gibi yağan yağmur... Sıklaşan depremler, seller ve daha önüne geçilemeyen birçok doğa olayları...
Peki ya şimdi ne olacaktı?
Türk bilim insanları bir proje için, seçkin kişilerden oluşan bir ekip kurdular. Bu projeye dahil olan birbirinden başarılı dört bilim insanı kendilerini insanlığa adadılar. Bu konuda birçok araştırma yaptılar. Teknoloji devrinin bile bir çözüm bulamayıp sessizliğe gömüldüğü olayın, tek bir kurtuluş yolu vardı. O da bilinmeyen ya da unutulmaya yüz tutmuş efsanevi Türk destanları. MİT’te gizli olan sırlar ve daha niceleri... İşte bu sırları gün yüzüne çıkarmaya çalışan bilim insanlarının macera dolu arayışları. Bu arayışlar sırasında gerçeklikle uyuşmayan tehlikeli oyunlar.
Daha önce hiç bu kadar karanlık ve korkunç olmamıştı!
Tuzaklarla dolu o esrarengiz tünel...