Eğer Zola, on dokuzuncu yüzyıl gerçekçiliğinin Wagner’iyse (ve George Eliot da belki Brahms’ı) o zaman Benito Pérez Galdós da bu gerçekçiliğin Shakespeare’idir…
Fredric Jameson
Erkek egemen bir toplumda, Tristana’nın bir erkeğe bağımlı olmadan kendi ayakları üzerinde durma çabası ve hep “erkeklere göre işler”e heves etmesi ancak talihsiz bir şekilde bir bacağının kesilmesiyle, hiç istemediği bir evlilik yapmak zorunda kalmasını etkileyici bir üslupla kaleme alan Galdós’un, bu romanda kadının duygu ve düşüncelerine yaklaşımı, günümüzle kıyaslandığında dahi hayli dikkate değerdir.