Tükendi
Stok AlarmıTanrı’nın mahiyeti hakkında, felsefe tarihinde ortaya çıkan en önemli çatallanmalardan birisi “töz ya da cevher (substance)” ve “kişilik ya da şahsiyet (personality)” ikilemi ya da dilemması üzerinden ortaya çıkar. Bu minvalde, var olması için kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, evrendeki tüm her şeyin ve her olayın onun doğasından “zorunlu” olarak meydana geldiği ve onun doğasına nedensellik bağı ile bağlı olduğu, tüm ruhsal niteliklerden arınmış bir Töz-Tanrı düşüncesinin felsefe tarihindeki en önemli savunucularından birisi olan Benedictus Spinoza (1632-1677) ile Töz-Tanrı düşüncesini “kuru”, “katı”, “biçimsel” olarak yorumlayan ve Tanrı’nın duygusuz, iradesiz salt mekanik bir öge ya da sistem gibi ele alınmasını doğru bulmayan, Tanrı’yı yarattıkları üzerinde eyleme gücü olan, âlemi hisseden, duyumsayan, nedensellik sürecinin iplerini her daim elinde tutan (indeterminist) kısaca ruha sahip bir Tanrı olarak tasarlayan geç Alman idealizminin en önemli temsilcilerinden Rudolf Hermann Lotze (1817– 1881) arasındaki Tanrı tasarımı ya da düşüncesi arasındaki anlayış farklılığının serimlenmesi eserin ana temasını oluşturmaktadır.
Bu doğrultuda eserde, Spinoza ve Lotze özelinde, cevapları aranan Tanrı ve din felsefesine dair problemlerden birkaçı şunlardır: Tanrı’nın varlığına dair rasyonel kanıtlar (ve eleştirileri) nelerdir? Tanrı-Âlem ilişkisi nasıl kurulmalıdır? Tanrı bir töz müdür kişi midir? Tanrı’nın sıfatları nelerdir? Mucizeler ve vahyin anlamı nedir? Tanrı düşüncesi kökenini akılda mı inançta mı bulur? Din-Felsefe ilişkisi nasıl kurulmalıdır? Kötülük problemine çözüm getirilebilir mi? Tanrı karşısında insan özgür müdür?