İçinde bulunduğumuz yüzyıl büyük bir alt üst oluşun belirginleştiği, coğrafya farkı gözetmeden tutuşup yayıldığı büyük yangınlara sahne olmaktadır. Toplumsal hareketler geçmişteki büyük devrimlerin illa benzeri ya da tekrarı olmaksızın, ancak etkisini daha fazla görünür hale getirerek canlılıklarını muhafaza ediyorlar. "Yeni" toplumsal hareketler aslında "eski"nin direnç mekanizmaları, itiraz sebepleri ya da karşı çıkış pratiklerine yaslanarak başka biçimler altında var oluyor. Dolayısıyla toplumsal hareketler, "yeni" tanımlamasına sıkıştırılıp bir yandan otantik bir hava verilen, diğer taraftan asla "eski"nin görkemine ulaşamayacağı için yeteri kadar kıymet verilmeyen ya da varlığı abartılı tariflere konu olan bir fenomen haline geliyor.
Toplumsal Hareketler: Tarih, Teori ve Deneyim, önemini küçümsemeden ya da abartmadan toplumsal hareketleri tarihsel bir deneyimler bütünü olarak ele alıyor. İlla teorinin aynasında sınanıp başarılı olmuş örnekleri ile değil, insanların her gün itiraz ve yaratma azimleri ile yeniden biçimlendirdikleri örnekler olarak toplumsal hareketleri tartışıyor. Yalnızca Batı’da değil, Balkanlar’dan Kore’ye, Tayvan’a, Filistin’e, Güney Amerika’ya uzanan bir coğrafyada; Via Campesina, Savaş Karşıtı Hareket, Hamas gibi örgütlü örneklerle; sendikal hareket, kadın hareketi, devrimlere eşlik eden tiyatro faaliyeti gibi toplumsal aktörlerin yüzünü gösterdiği mücadelelerle toplumsal hareketlerin dökümünü sunuyor.