Zaman-mekânın alışageldik sınırları bulanıklaşıyor ve insan, düş mü gerçek mi, oyun mu sahi mi, seyirci miyim yoksa seyre dalınanın kendisi mi? sorularıyla baş başa kalıyor.
Salih Öztürk bu üç oyununda, klasik anlatıları ters düz edip, “anti-kahramanın”, “sıradan” insanın hikayesinin peşinden gidiyor. Yaşamın acıtan gerçeklerine ise düşten bir yol kurarak inatla direnmeyi salık veriyor. Tüm bunları ise mitik bir üslup ve yermeli bir kurmaca ile gerçekleştiriyor.
Sözün özü, Salih Öztürk oyunlarında yaşamla aramızdaki 4. duvarı kaldırmaya, kendi oyunumuzun kahramanı olmaya çağırıyor.
Gamze ÇAKIR