Aydınlanma felsefesi içerisinde eşitlikçi devrimci demokrat akımı temsil eden Jean-Jacques Rousseau özgürlüğün büyük savunucusudur. Rousseau´nun anlayışına göre özgürlük eşitliğin bir fonksiyonudur çünkü “eşitlik olmadan özgürlük olamaz...” Rousseau´nun felsefesi enternasyonalist ve anti-militaristtir.
Rousseau mülkiyetin bir değer değil, toplumsal kötülüklerin kaynağı olduğunu, hakimiyet ve kölelik yarattığını, bir kutupta servet, öteki kutupta sefalet ürettiğini, “açlık içindeki çoğunluk zorunlu ihtiyaç maddelerinden yoksun yaşarken, ayrıcalıklı bir avuç insanın lüks içinde yüzdüğü” bir durum oluşturduğunu savunur.
Görüldüğü gibi Rousseau mülkiyet ilişkilerine dayalı toplumu esaslı olarak eleştiren devrimci bir filozoftur. Siyasal alanda da topluma hükmeden bir yönetici sınıfın varlığını eleştirir, ona göre egemenlik kayıtsız şartsız halka aittir ve bu egemenlik başka hiçbir güce devredilemeyeceği gibi temsil de edilemez. Despotizm, kölelik, tiranlık ve temsili hükümet halkın egemenliğinin gasp edilmesi anlamına gelir.
Okurlara sunmaktan mutluluk duyarız.