Bir gün, İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki bir lokantada otururken birden aklıma gelen ve beni eskilere götüren, yani yirmi-otuz sene önce vuku bulmuş olan bu hikâyeyi sizlere anlatmaya karar verdim. O zamanlar Aksaray mıntıkasında, Yenikapı’ya inen caddede bir kafeye takılıyordum. Bu kafede duyduklarımı ve can kulağıyla dinlediklerimi siz sayın okurlarıma aktarmaktan büyük gurur ve zevk duyacağım. Temennim ise sizlerin beğenisini kazanmak ve bu beğeniyi daha da ileriye götürüp durmadan ve yorulmadan daima yeni konular yazmaya devam etmek. Tabii eğer sizler de benim yazdıklarımı okur ve beni desteklerseniz ben de sizlere söz veriyorum ki hep yeni ve sürükleyici konular bulup yazacağım. Naçiz ve garip yazarınız…
Mehmet İdo İsmetoğlu